top of page

SERİLER

Komşuluk

2009

 

Ben üniversitede psikoloji eğitimi aldım. Deneysel psikoloji dersinde, bazı öğrenme deneylerinde kullandığımız sevimli beyaz farelerimiz vardı. Bu fareleri özel kafeslerde besliyorduk. Erkek ve dişi fareler farklı kafeslerde tutuluyordu, zira üremelerine engel olmamız gerekiyordu. Kafeslerimizin asla aşılmaması gereken belirli kapasiteleri vardı. Bir kafese kapasitenin üzerindeki sayılarda fare koymak zorunda kaldığımız takdirde, normal koşullarda dayanışma içinde olan, birbirini kollayan, hatta birbiri için endişelenen bu zeki ve şirin hayvanlar, aniden tanınmaz hale geliyor, saldırganlaşıyor ve nüfus normale dönene dek vahşice kavga edip birbirlerini öldürebiliyorlardı. Hocamız bu durumun adının “crowding effect / kalabalık etkisi” olduğunu ve tüm canlılarda öyle ya da böyle bu duruma şahit olunduğunu anlatmıştı.

Türkiye nüfusunun dörtte birinin toplandığı İstanbul’da da aynı etki tetiklenmiş olsa gerek. Biz acaba alttan alta birbirimizden nefret ediyor, açıkça saldırıya geçemesek de, hemşerilerimizin kendiliğinden ortadan kalkmasını arzuluyor olabilir miyiz? Birbirimizin avcısı haline gelmiş olabilir miyiz?

Komşuluk başlıklı seri, işte bu nedenle, birbirimize çok yakın yaşadığımız yoğun kent yaşamındaki, kaçamak ve iştahlı avcı bakışlara dairdir. Sıradışı bir deneyimin, her zaman tanık olunamayacak bir sahnenin, hayatımızı renklendirecek bir tanıklığın çok yaklaştığını hissettiğimiz, insanlara “Ben bugün ne gördüm, biliyor musunuz?” diye anlatacağımız, sevecenlikten uzak anlar.

Birisinin başına bir felaket gelecek ve buna biz tanık olacağız, kendi başımıza gelmedi diye içten içe sevineceğiz. Birisi aklı sıra gizlice bir şey yaparken, bize yakalanacak, saklanamayacak. Birisi, yaptıklarıyla bize esin kaynağı olacak, aynısını biz de yapacağız, böylece tekdüze, sıkıcı hayatımıza renk gelecek.

Ama olmuyor…

Damda dolaşan adam aşağı düşmüyor. Uzak bir pencerede  beliren çıplak adam müstehcen şeyler yapmadan gözden kayboluyor.  Yangın hemen sönüyor, gazeteler bile yazmıyor. Genç kadının arabasında okuduğu kitap hiç de ilginç değil; alelade bir roman.

Ne yapsak olmuyor, obur bakışımızın açlığı bir türlü giderilemiyor.

Edisyon talepleriniz için:
bottom of page